top of page

Haberler

Çapa 1

Jack Sparrow’a ilham olan korsan Yusuf Reis

 

Karayip Korsanları serisinin sevilen karakteri Jack Sparrow yaratılırken gerçek bir korsandan esinlenildi.

İngiltere’de doğan Jack Ward, 30’lu yaşlarında İngiltere için korsanlık yapmaya başladı. Osmanlı himayesi altına girip Müslüman olmuştu ve Yusuf Reis takma adını kullanmaya başlamıştı. Jack Ward’ın hayatının ilk yıllarına dair pek fazla bilgi yok. Ancak dönemin İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth, İspanyol gemilerini yağmalamaları için izin verdiği dönemde bu işe giren Jack Ward, arkadaşları ile birlikte ele geçirdikleri küçük bir gemiyle kendi korsanlık efsanesini yazmaya başladı. Bunu yapanlar korsan olarak kabul edildiler, çünkü artık devlet iznine sahip değillerdi.

Ward ve ve arkadaşları küçük bir gemi ile büyük bir Fransız gemisini ele geçirdiler. Daha sonra adamları tarafından kaptan seçilen Ward ve mürettebatı, Katolik gemilerini yağmalamak üzere Akdeniz’e yelken açtı. Ayrıca Akdeniz’de 32 silahtan oluşan bir geminin sahibi oldu ve adına Uçan Hollandalı koydu. Önce Cezayir’e gittiler, ancak burada mürettebatından birkaç kişi esir düştü. Çünkü Cezayir aylar önce başka bir İngiliz denizci Richard Giffard saldırıya uğramıştı. Daha sonra Jack Ward ve mürettebatı Fas’a yelken açtı. Bu dönemde Ward’ın mürettebatına yeni adamlar katılmaktaydı. Jack Ward, 1605 yılında Osmanlı kontrolünde olan Tunus’a gitti

1605 yılında Tunus, Osmanlı Dayısı Kara Osman tarafından yönetilmekteydi. Güçlü bir korsan loncasını idare eden Kara Osman, Akdeniz’deki ticaret gemilerine korku salıyordu. O dönemde dişsiz ve uzun sakallı Ward ve mürettebatı, yeniçerilerin yanında çok kötü görünüyorlardı. Ancak buna rağmen Ward, Kara Osman’ı çok yetenekli olduğuna dair ikna etmeyi başardı. Bunun üzerine Kara Osman, yağmaladıkları her ganimetten pay almak karşılığında Tunus’ta yaşamalarına ve burada korsanlık yapmalarına izin verdi.

Jack Ward ve adamları, Tunus’taki ilk yıllarında çok fazla gemi yağmaladılar. Ward’ın oldukça başarılı olduğunu gören Kara Osman, ona Tunus’ta çok geniş bir arazi hediye etti. Ward bu araziyi mükemmel bir hale getirdi. Burada korsandan çok bir prens gibiydi. 1607 yılında Ward, Osmanlı kıyılarında gezinirken çok büyük bir yük taşıyan bir ticaret gemisi gördü. Kolaylıkla bu ticaret gemisini yağmaladı ve köle olarak aldığı insanları Tunus’ta sattı. Son yaptığı bu yağma onun büyük bir yükseliş yaşanmasına neden oldu. Oldukça zengin olan Ward, daha sonra gemisini bir savaş makinesine dönüştürdü. Ancak geminin bu hali denizde seyretmeye elverişli değildi. Yapılan değişiklikler geminin güvertesini zayıflatmıştı. Ward ilk çıktığı yolculukta bir fırtınaya yakalandı ve gemi battı. Ancak batan tek şey gemi değildi. Gemiyle birlikte Ward’ın şöhreti de battı.

 

1610 yılında Ward ve adamları, Kara Osman’ın himayesi altına girdiler ve Müslüman oldular. Ayrıca Yusuf Reis adını alan Ward, İtalyan bir kadınla evlendi. Ancak buna rağmen İngiltere’deki karısına para göndermeye devam etti. Ward’ı Tunus’ta gören İngiliz bir denizci onu “Saçları çok kısa ve sakallıydı. Çok az konuşuyor ve neredeyse her zaman küfür ediyordu. Sabahtan akşama kadar sarhoştu.” sözlerini kullanarak anlatmıştı.

En nihayetinde Ward, büyük bir korsan filosunu komuta ederek Akdeniz gemilerine saldırmaya devam etti. 1612’den sonra korsanlık yapmayı bıraktı ve daha genç korsanlara topçuluk ve navigasyon öğretmeye başladı. Ayrıca korsanlık yaptığı yıllarda çok büyük paralar kazandı. 1622 yılında vebadan ölünceye kadar zengin ve rahat bir adam olarak yaşadı.

Jack-Ward.jpg
Denizin Ortası’nda balinaların izinde

1820’nin kasım ayında dev bir ispermeçet balinası, Güney Amerika’nın 2.000 mil açığında balina gemisi Essex’in batmasına sebep oldu. Bu olay ve ardından yaşananlar en korkunç denizde hayatta kalma hikayelerinden birine dönüşür ve Herman Melville’in ünlü romanı Moby Dick’e ilham kaynağı olur.

Ron Howard’ın beyaz perdeyle buluşan eseri In the Heart of the Sea (Denizin Ortasında) bu olaylara dayanıyor. Filmin yapım tasarımcısı Mark Tildesley, yönetmenin hikayeyi aslına uygun şekilde, belgesel tadında aktarmak için döneme uygun bir gemi aradıklarını anlatıyor. İngiltere’de dönem tekneleri bulma konusunda uzman sayılan Robin Davies’in kapısını çalan ekip, filmin yıldızı haline gelen 80 feet’lik Phoenix ile tanıştı. 1929 yapımı gemi, 19. yüzyıl boylu soylu yelkenlileri gibi refit edilmişti. 20’den fazla film ve TV dizisi tecrübesi olan Phoenix, yönetmende de tam not alınca çalışmalar başladı. Filmin sanat departmanı Phoenix’i balina gemisi Essex’e dönüştürmek için bütün güverteyi yeniden tasarladı. Geminin ölçeklendirilmiş bir replikası da stüdyo havuzunda yüzmek üzere inşa edildi. 24 feet’lik balina avında kullanılan filikalar geminin üzerinde yerini aldı, güvertede çeşitli yerlere mürettebatın yapabileceği türden oyma ahşap figürler yerleştirildi. Tanktaki çekimler tamamlandıktan sonra ekip, okyanustaki sahneler için Phoenix ile denize açıldığında asıl mücadele başladı.

Kanarya Adaları’nda beş hafta süren çekimlerde döneme uygun şekilde siyaha boyanan gemi, tropik iklim kuşağındaki güneşin altında kavrulmaya başladı. Başka bir gün dalgalı denizde filikalardan birini taşıyan matafora kopunca dublörlerden biri az kalsın okyanus sularına düşmekten son anda kurtuldu. Çekimler için ikinci bir tarihe gemiye ihtiyaç duymaları ise ekibi oldukça korkuttu. Bilgisayar efektiyle halledeceklerini düşündükleri sahne için aradıkları cevher, bir gün tesadüf eseri bağlı oldukları limana geldi. Dünyayı bir boylu soylu yelkenliyle dolaşmak için denize açılan bir maceraperest, Poseidon’un bir mucizesi gibi, ekibin karşısına çıktı. Denizin Ortası’nda ekibinin denizlerin her yönünü yaşayarak tamamladıkları çekimler, bizlere keyifli bir seyirlik armağan etti.

Çapa 2
Image3_thumb[1].jpg
basra körfezinden
Sürdürülebilir eğlence

​D-Marin, iş sürdürülebilirliği derecelendirme sağlayıcısı olan EcoVadis tarafından yapılan derecelendirme sonucunda eğlence endüstrisindeki en iyi şirketler arasında yüzde 30’luk dilimde bulundu ve gümüş madalya ile ödüllendirildi. Çevre, işgücü ve insan hakları, iş etiği ve tedarik alanlarında bu ödüle layık görülen firma, sürdürülebilirlik derecelendirmesinde
2021 yılına göre %22 artış gösterdi.D-Marin Operasyon Direktörü Konrad Tyrajski konuyla ilgili şunları söyledi: “Operasyonlarımızı daha sürdürülebilir kılmayı bir odak noktası haline getirmek yalnızca doğru olanı yapmamızı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bir işletme olarak DNA’mızın merkezinde bulunuyor. Her gün gelişmek, çevreyi ve toplumu önemsemek, D-Marin’deki her çalışanda görmek istediğimiz temel davranışlardan ikisini teşkil ediyor. Altın madalya düzeyinde derecelendirmeye ulaşmak için sürekli çalışıyoruz ve sürdürülebilirlik alanında sektörümüzün en iyisi olmaya gayret ediyoruz.

D-Marin

D-Marin hakkında

2003 yılında kurulan ve merkezi Yunanistan’da bulunan, seçkin yat marinalarının lider işletmecisi D-Marin, Yunanistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Karadağ ve Hırvatistan’da toplam 10.000’e yakın iskele ve 2.000’den fazla gemiyi ağırlayabilen kuru havuz tesislerine sahip 16 marina işletmektedir. D-Marin, özel müşterilerine ve iş ortaklarına üstün kalite standartları ve birinci sınıf müşteri hizmetleri temin ederek müşterilerine zenginleştirilmiş yatçılık deneyimleri sunmak için çalışmaktadır.

www.d-marin.com

1596024464_D_Marin_Turgutreis.jpg
bottom of page